Müzik Dünyasında Neler Oluyor? (Biraz Dertleşmeli, Biraz Gülümsetmeli)
Geçenlerde müzik dinliyorum… özellikle yeni çıkanları. Bir yerden sonra kulaklarım bana yalvardı resmen: “Ne olur kapat artık, biz bu kadarını hak etmedik.”
Çünkü müzik var ama ses yok. Sanatçı var ama sanatçının sesi çıkmıyor. Bir de üstüne şarkının anlamı yok. Var gibi yapıyor ama yok.
Anlam arıyoruz… Adaletten sonra bir de şarkı sözlerinde. 🙂 Bak işi nereye getirdim yine.
Neyse, nerede kalmıştık?
Her Şey Var, Ruh Hariç Ritim var, efekt var, görüntü var. Ama şarkı bitince geriye kalan tek şey şu soru: “Ben şimdi ne dinledim?”
Eskiden bir şarkı insanın içine otururdu. Şimdi şarkı kulağa uğruyor, selam verip çıkıyor. Kalmıyor, yerleşmiyor, iz bırakmıyor.
Autotune Sağ Olsun Eskiden “sesi güzel” diye bir şey vardı. Şimdi “programı iyi kullanıyor” diye bir şey var.
Autotune öyle bir noktaya geldi ki bazen sanatçı konuşsa bile şarkı söylüyor sanıyorsun. İnsan diyor ki: “Bir yanlış nota duysak da içimiz rahat etse.”
Şarkılar Kısa, Sabır Daha Kısa Şarkı iki dakika. Ama iki dakika da fazla geliyor bazen.
Nakarata gelmeden bitiyor, bitmeden de dinleyici sıkılıyor. Çünkü biz artık her şeye hızlı alıştık: Hızlı internet, hızlı yemek, hızlı şarkı… Duygular da fast food oldu.
Ama Hepsi Böyle mi? Değil. Haksızlık etmeyelim.
Hâlâ bir köşede sessiz sessiz şarkı yapanlar var. Reklamı az, derdi çok olanlar. Belki milyonlar dinlemiyor ama dinleyen gerçekten dinliyor.
Bir şarkı bazen fonda çalmaz. Oturur, insanın yanına oturur.
Son Söz Müzik dünyasında olan biten aslında bizi anlatıyor. Hızlıyız, sabırsızız, biraz gürültülüyüz.
Ama yine de arada bir şarkı çıkıyor… Ve diyoruz ki: “Tamam, hâlâ buradayız.”
Şimdi müsaadenizle… Kulaklarımı biraz dinlendirmeye gidiyorum. Belki eski bir şarkı açarım, Kayıp Frekans için dinleyiciye zulüm olmayanından. En azından ne dediğini biliyorum.
Köşe: Burcu TÜBLEK



