

Cumhuriyet’in Sesi: Bir Milletin Yeniden Doğuşu
Her yıl 29 Ekim sabahı, hava nasıl olursa olsun içimizi aynı sıcaklık kaplar. Balkonlarda dalgalanan bayraklar, çocukların ellerinde parlayan küçük fenerler, okullardan yükselen marş sesleri… Hepsi bir araya gelir, tek bir şey söyler: “Cumhuriyet biziz.”
Ve tüm engellere rağmen BİZ TÜRK MİLLETİYİZ!
Bu ülkenin kalbinde, 29 Ekim’in ayrı bir yeri vardır. Çünkü o tarih, bir halkın küllerinden yeniden doğduğu gündür. 1923’te o gün, sadece bir yönetim biçimi değil, bir yaşam biçimi seçildi: Eşitliğin, özgürlüğün ve umudun yaşam biçimi.
Yıllar önce bir anı dinlemiştim. 1933’te, Cumhuriyet’in onuncu yılı kutlamaları sırasında Ankara’da yaşlı bir Anadolu kadını kalabalığın ortasında ağlıyormuş. Yanındaki küçük torunu sormuş:
“Babaanne, niye ağlıyorsun?”
Kadın, elindeki küçük bayrağı sımsıkı tutarak cevap vermiş:
“Evladım, biz bugün hürüz.”
O kadar sade, o kadar derin bir cümle… Çünkü o kadın biliyordu; Cumhuriyet demek artık kimsesiz kalmamak demekti.
Yıllar geçti. Cumhuriyet kuşaktan kuşağa taşındı. Her evde, her sokakta başka bir hikâye yazıldı.
Kars’ta bir öğretmen, öğrencilerinin elleriyle yaptığı kâğıt bayraklarla törene giderken, İzmir’de bir balıkçı sabahın erken saatinde teknesine küçük bir bayrak asmayı hiç unutmadı.
İstanbul’da, Üsküdar’daki bir apartmanın dördüncü katında yaşayan 102 yaşındaki İsmail Amca her 29 Ekim sabahı balkona çıkar, İstiklâl Marşı çalarken askerce selam durur. Yan komşusu bir gün dayanamayıp sormuş:
“Amca, her yıl niye bu kadar erkenden kalkıyorsun?”
O da gülümseyip şöyle demiş:
“Evladım, ben Cumhuriyet’le aynı yaştayım. Kendi doğum günümde geç kalınır mı?”
Cumhuriyet Bayramı, işte o içtenliğin, o vefanın bayramıdır.
Çünkü Cumhuriyet sadece devletin değil, halkın da bayramıdır.
Kadınların okuduğu, çocukların güldüğü, fikirlerin özgürce söylenebildiği bir ülkenin bayramı…
Atatürk’ün 1927’de Gençliğe Hitabe ’de söylediği o cümle, bugün de kulağımızda yankılanıyor:
“Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti’ni ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.”
O cümlede sadece bir uyarı yok, bir güven de var. Atatürk, geleceği gençliğin vicdanına, karakterine, cesaretine emanet etti.
Bugün, yüz yılı geride bırakırken hâlâ aynı inançla söylüyoruz:
Cumhuriyet bir bayram değil, bir diriliştir.
Bir halkın “Ben varım” deyişidir.
Ve her 29 Ekim sabahı, bu ülke yeniden doğar.
Ne mutlu Cumhuriyet’le büyüyenlere,
Ne mutlu onu yüreğinde yaşatanlara!
Burcu Tüblek
29/10/2025
www.solfejfm.com
info@solfejfm.com

