Eğitim Kalitesi: Kayıp Aranıyor, Gören Bilen Haber Versin

Eğitim Kalitesi: Kayıp Aranıyor, Gören Bilen Haber Versin
  • 0
  • 16
  • 29 Kasım 2025
  • 1 Star2 Stars3 Stars4 Stars5 Stars (2 votes, average: 2,00 out of 5)
    Loading...
  • +
  • -

Eğitim Kalitesi: Kayıp Aranıyor, Gören Bilen Haber Versin

Bu ülkede eğitimin hâli, uzun zamandır kayıp bir valiz gibi: Etiketinde “önemli” yazıyor ama kimse sahip çıkmıyor. Valizin içinden ne çıkar? Belki bir müfredat taslağı, belki yıllar önce yazılmış ve kimsenin güncellemeye cesaret edemediği bir öğretim programı, belki de artık çalışmayan bir ölçme-değerlendirme sistemi… Bilen yok.

Sınıflara giriyoruz, öğrenciler masada. Öğretmen masada. Müfredat masada. Çay masada. Ama eğitim hâlâ ortada yok. Çünkü herkes bir şeylerin “verimsiz” olduğunu biliyor ama kimse de o şeyin ne olduğunu tam olarak söyleyemiyor. Ülke olarak eğitimde gizemli roman tadındayız: “Katili bulamadık ama herkes şüpheli.”

Bu gizemli romanın en yorgun karakterleri ise öğretmenler… Çocukları geleceğe hazırlamaya çalışırken kendileri hep geçmişin kalıntılarıyla mücadele ediyorlar. Bir yanda velinin sonsuz beklentisi, bir yanda bitmeyen evrak işleri. Üstüne bir de sürekli değişen sistemler eklenince, öğretmenler için hayat bir eğitim değil, sürekli “yenilenmek zorunda bırakılan yazılım” hissine dönüyor. Herkes onlardan mucizeler bekliyor ama mucize üretecek enerjiyi depolayacak şarj aleti henüz icat edilmedi.

Teknolojiye geliyoruz… “Eğitimi dijitalleştirdik” diye gururla anlatıyoruz. Evet, dijitalleştirdik: Öğrencinin ödevi PDF, öğretmenin derdi PDF, velinin şikâyeti PDF. Öğretmen, canlı ders yaparken internet gidiyor; internet gelince tablet kapanıyor; tablet açılınca öğrenci kayboluyor. Ve sistem, yine öğretmenden “çözüm üretmesini” bekliyor. Mecazen değil, gerçekten mucize.

Bir de veli toplantıları var tabii… Anne-babalar birbirine bakıp gururla “Bizim çocuk çok zeki ama çalışmıyor” diyor. Öğretmenler de “Keşke sadece zeki olmasa, biraz da sınıfa gelse” diye içinden geçiriyor. Zekânın çalışmadan bir işe yaradığına inanan toplumun yükü de yine öğretmenin omuzlarında duruyor.

Bu tabloya biraz trajedi, biraz komedi, biraz da alışkanlık eklediğinizde ortaya Türkiye’de eğitim çıkıyor. Üzülüyor muyuz? Evet. Gülüyoruz mu? Mecburen. Çünkü gülmezsek işin içinden çıkamayız.

Belki bir gün eğitim, hak ettiği itibarı gerçekten bulur. Belki bir gün müfredatlar çocuklara göre hazırlanır, çocuklar müfredata göre değil. Belki bir gün öğretmenler sorunun kaynağı değil, çözümün kalbi olarak görülür. Belki bir gün okul, sadece sınav yeri değil; nefes alma, merak etme, keşfetme yeri olur.

O güne kadar… Öğrencilerin çantaları ağır, beklentiler yüksek, öğretmenlerin sabrı ince, sistem karışık. En azından mizahımız sağlam. Eğitim kalitesi hâlâ aranıyor; ama umarım bir gün bulunur—hem de kaybolduğu yerde değil, hak ettiği yerde.

Köşe: Burcu Tüblek

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir