
Güven Sorunu ve Yalnızlaşmak;
Bazen insanın içi, dışarıdan bakıldığında hiç anlaşılmayan bir fırtına taşır. Gülümser, konuşur, gündelik işlerini yapar; ama kalbinin bir köşesinde hep o ürkeklik, o temkinli geri çekilme vardır. Son zamanlarda en çok da bununla karşılaşıyorum: güvenmekte zorlanan insanlar… Ve onlara benzediğimi fark ediyorum.
Güven duygusu, sanki çocukluğumuzdan beri içimizde büyüyen bir ağaç gibi. Kökleri sağlam değilse, en ufak bir rüzgârda sallanıyor. Bir ihanet, bir kırgınlık, bir unutuluş… İnsan bunları yaşadıkça kabuk bağlıyor belki, ama kabuk bağlarken aynı zamanda kalınlaşıyor da. O kalın kabuğun içinde nefes alan küçücük bir kalp var sadece. Duyguların sesini kısmaya çalışıyor ama yine de bir yerlerde sızlıyor.
Güvenmekten korkmak, aslında yalnızlığın kapısını aralamak demek. Çünkü güvenmediğin insanla yakınlaşamazsın; yakınlaşamadığın insanla bağ kuramazsın. Bağın olmadığı yerde ise hayat, kalabalıkların arasında bile bomboş bir odaya dönüşür. Bir süre sonra fark ediyorsun: yalnızlık, bazen tercih değil; kalbini korumaya çalışan bir savunma mekanizması.
Fakat garip olan şu: Kalbimizi korumaya çalışırken en çok kendimizi yaralıyoruz. İnsan uzak durdukça, dokunulmadıkça, konuşmadıkça, paylaşmadıkça içindeki umut eksiliyor. “Kimseye güvenmem” demek, ilk başta güçlü hissettiriyor; ama zamanla bu güç değil, kalın bir duvar oluyor. O duvarın ardında ise kimse yok… hatta bazen sen bile yok.
Belki de güven dediğimiz şey, kırılmayı göze almakla başlıyordur. Çünkü hayat kimseyi tamamen incitmesin diye tasarlanmamış. Her ilişki biraz risk, biraz cesaret, biraz da emek istiyor. Güvenmek, karşındakine değil önce kendine bir söz vermek belki: “Bir daha kırılırsam bile, yeniden toparlanacak gücüm var.”
Yalnızlık bazen huzur verir, evet… Ama insan, huzurla sessizliği ayırt etmeyi zamanla öğreniyor. Sessizlik çok uzadığında, içten içe bir ses şöyle demeye başlıyor: “Artık birini içeri almanın vakti geldi.”
Belki bugün; eski kırıklarınla barışmanın, insanlara küçük bir şans daha tanımanın, duvarlarını azıcık inceltmenin günüdür. Güvenmek zorunda değilsin, ama belki bir adım atabilirsin. Çünkü bazen tek gereken, bir adım…
Ve o adım, yalnızlığın içinden güneşe açılan bir kapı olabilir.
Köşe: Burcu Tüblek

